Wednesday, September 11, 2019

Dermansiz kadin

Yillardir, usanmadan, bikmadan hep su hayali kurdum: degisecegim. Karakterim 180 derece degisecek, inanilmaz derecede duzenli, organize, saglikli ve mutlu biri olacagim. Gecen sene ADHD uzmani bir psikiyatrist ADHD tanisi koymadan once bunu yaradilisim, yani tembel ve duzensiz karakterim saniyordum, oysaki gercekte umdugum hastaligimin tamamen gecmesiymis. Hatta hastalik da degil, yani bu durumun, beyinsel orgutlenmenin (?) tam ziddi olmak, kimsenin ulasamayacagi kadar duzenli ve saglikli olmak, insanustu olmakmis.

Calisma hayatinda da soyle bir rutinim olmasini umuyorum bu koyde:

- Sabah 5'te kalkmak
- Koyde, cocuklar sokaga cikmadan (ve muzungu muzungu diye pesime takilmadan) ve hava isinmadan 1 saat yurumek
- Eve gelmek, 10 dakika yoga yapmak, ilaclarimi icmek
- Dus almak, kahve yapmak, giyinmek
- Yanima onceden hazirladigim smothie'yi, kampta yiyecegim saglikli atistirmakliklari, ogle yemegimi almak
- Ise gitmek. 7'de iste olmak.
- Kampa gitmeden once kahvaltimi yaparak yazilacak raporlari yazmak, mailleri cevaplamak, okunacak seyleri okumak
- 8 bucukta kampa giden arazi aracina binmek
- Tum gun cesitli STKlarla, is arkadaslariyla ve multecilerle, yuzunde gulucukler acarak, enerjik bir sekilde konusmak ve isleri buyuk bir kararlilikla halletmek
- 5'te ofise gelmek, 6'ya kadar buyuk bir ciddiyetle calismak
- 6'da, tam hava kararmadan eve yurumek
- 9'a kadar Kinyarwanda ogrenmek, resim yapmak, meditasyon yapmak, cesitli yararli belgeseller izlemek

Simdi gercekte olan:

- Alarmi erteleye erteleye 7:45'te uyanmak. Uyaninca ruhumun sanki bacaklarimdan asagi yere dogru akmasi ve tum kemiklerimin "biz bu yapilanmada artik yer almak istemiyoruz" seklinde yer cekimine yenilir gibi asagi dusmesi
- Ip gibi ipince akan buz gibi suda zevksiz bir dus almak
- Sikeyim yine gec kaldim diye ana caddeye kosmak. Motor-taksilere tislamak. (Tislamak, burada seslenmenin yerini alan bir sey. Motorsikletlere tislayarak onlari cagiriyorsunuz. Bir de bazen koyde yururken arkamdan erkekler tisliyor. Hic basimi cevirip bakmiyorum tabi. Bazen cevap olarak "ben senin tislayarak cagirabilecegin kadinlardan degilim" diyesim geliyor ama bunu hic demedim.)
- 8'i 10 gece- 8 bucuk arasi ise varmak. Herkesin "bu da gene gec kaldi" seklinde goz devirdigini hissetmek. Bazen varligini unuttugum bir toplantinin ortasina dalmak, sessizce yerime gecmek, 40 kisinin ve Head of Office'in bana yan yan bakmasi. Su matarami doldurmak, maillere goz atmak, kampa giden araca binmek
- Kampa giden yol boyunca muzik dinleyerek Cumhurbaskani olsam ne guzel olurdu, Seysellere tasinsam ne guzel olurdu, Avrupa'ya gitsem ne guzel olurdu seklinde hayaller kurmak. 1 bucuk sene once hicbir metrekaresini kacirmak istemez gibi istahla baktigim ucsuz bucaksiz muz tarlalarina, kirmizi topraga, basinda sepet tasiyan koylulere, savanavari duzluklere kayitsizca bakmak, kampa yaklastikca, ic sikintimin, ansiyetemin de hafifce artmasi.
- Karnimin inanilmaz acikmasi, sofore kampin disindaki Eugene'in yerinden muz almaya ugramamiz icin "cok acim lutfen" seklinde yalvarislar
- Gunesin altinda yurumek ve cocuklarin pesime takilmasi. Baslarda beni mest eden bu cocuklara simdi hafif bikkinlikla yaklasmak. teker teker hepsinin elini sikmak ama icimden "1 bucuk senedir burdayim, bikmadiniz aq" demek. Cocuklara "abana m'fite akazi, mu genda gukina sibyo?" (cocuklar, benim isim var, hadi gidin oynayin bakim) diye bagirmak, bagirdikca cocuklarin daha cok gulmesi.
- Multecilerle gorusme, cogu istege mecburen hayir demek, veya tatmin edici cevaplar verememek, ama hayir derken sanki canimi aliyorlarmis gibi bir anksiyete yasamak
- STKlarla toplantiya girmek, moderator ve koordinator olmam beklenen bu toplantilarda, STK calisanlarinin birbirlerine olan atarli davranislarini ciliz sesimle "pekiii, o zaman saglik merkezlerinde cinsel siddet taramalarinda magduru refere etme isinin koordinasyonunu ne yapiyoruz, fikri olan?" diye sormak ve cevap olarak asik suratla bakan 10 tane sessizligi yine ciliz bir, "o zaman Persembe saglik merkezine gidelim mi?` sorusuyla cevaplamak.
- 4 bucukta kampa giden araca binmek, 5'i ceyrek gece ofise varmak
- Ofiste mutfaga kosmak, tabagimi pilav ve fasulye ile tepeleme doldurmak
- Bilgisayarin karsisinda "bu hafta yengecler icin ne soyluyor" yazilari okuyarak bu pilav dagini 10 dakikada bitirmek.
- Etiyopyali doktorun yanina gitmek, cay poseti istemek, cay yapmak, geyik yapmak.
- Bahcede Ruandali is arkadaslarima Kinyarwanda dilinde yazdigim "Ndagonshaka gukora" (Calismak istemiyorum) isimli sarkiyi soylemek. Bunu yaparken supervisorumun buna sahit olmasi ve gulerek, merakla, "anlami nedir bu sarkinin?' diye sormasi. Sarkinin gercek hislerimi yansitmadigini, sadece saka oldugunu soylemek.
- Saat 6'da masamin basina oturmak, rapor mapor yazmak
- Husu icinde calismaya calisirken telefondan soyle bir anonsun huzurumu kacirmasi: "Colleagues, colleagues, we're having an all staff meeting NOW in the old conference room. Meeting NOW in the old conference room."
- Cinsel siddete karsi calisan ve kendisi de cinsel siddetten hayatta kalan bir kadin olmama ragmen icimden tecavuz kulturunu besleyen su kufuru ederek toplantiya gitmek: "Aksam aksam ne toplantisiymis bu amina koyim."
- Head of Office'in ciddi bir sesle: "Yeni bir Burundili akimi bekliyoruz. Ruanda hukumetinin  yaptigi Libyali multeci kabulu anlasmasindan dolayi kampimiza yeni fonlar ve yeni ziyaretciler gelebilir. Hepimiz cok calismaya hazir olmaliyiz" demesi. Ruandali is arkadaslarimin heyecanlanmasi, benim de is aski ve heyacanla karisik bir mahcubiyet, utanc icinde, defterime adamin her soyledigini (sonradan okuyacakmisim gibi) not almam.
- 7 bucukta "acaba spora gitsem mi?' diye dusunmeye baslamak (ofisin kucuk bir spor salonu var, cogu alet calismiyor)
- Neyse evde yoga yaparim demek ve ofisten cikmak
- Ana caddede motor-taksilere tislamak, insanlarin "muzungu ara shaka motare" (beyaz motora binmek istiyor) demesi, ve sebepiz yere benimle dalga gecmeleri.
- Eve gelmek. "Yoga yapsam mi?" diye dusunmek. Yapmamak
- 8 bucukta koltukta "iste benim stilim" izlerken sizmak, 9 bucukta suruklenerek yataga girmek
- 10 saati gecen ve ruyalarla renklenen agir bir uyku
- 7:45te uyanma

Dun gece ruyamda bir film festivalindeydim. Yanimda universiteden arkadasim Ziya vardi. Evlenmis, karisi da yonetmendi. Koca bir balkona cikiyoruz. Animasyon bir film gosteriliyor, bir kadin, yataginda korkunc kabuslar goruyor, yatagin uzerinde bir cibinlik ortulu, gordugu kabuslar cibinligin uzerine yansitilmis. Yan yataginda baska bir adam var, onun cibinliginin uzerinde, yaz esintisi kadar tatli ruyalar var. Adam kadini ssst ssst diye uyandiriyor, kadin uyanmaktan mutsuz, adam onu yatagina, guzel ruyalari beraber izlemeye davet ediyor. Filmin sonunda buyuk harflerle: "BAZEN SIZI IRITE EDEN SEYLER KURTULUSUNUZUN HABERCISI OLABILIR" yaziyor.

Sonra dekor degisti, kendimi Nairobi'de, Eastleigh veya Donholm mahallesinde buldum. Cirkin mi cirkin bir ishanindayim, yanimda iki arkadasim var, saclarimi kestirmisim. Ama baska bir kuaforde saclarima golge mi attirsam diye dusunuyorum. Arkadaslarimdan biri babammis ama Netflix'deki Queer Eye programindaki Karamo'ya benziyormus. Beni arabayla evime birakirken "birak saclarini kestirme, cunku guzellik sac kesiminden gelmez, kendi uzerimizde yaptigimiz birkac zekice degisiklikten gelir" diyor, sonra kendi ipince gomlegini gosteriyor ve "mesela ben" diyor. "O zaman eve gideyim" diyorum, yesil bir apartman, sonra bir tekne turuna cikmisim, ama sehrin icinde, Rio de Janerio gibi bir sehirde, tekneyle sahilden gidiyoruz, masmavi bir su var, yan botta supervisorimi goruyorum bana "denize duseceksin" diyor.

Uyandim. Telefonumun sarji bitmis, bahceye kostum, guvenlige sordum: "afedersiniz, saat kac?" 7:45mis.



No comments:

Post a Comment